Diziler » | HABER | |
Beş Kardeş » | MENÜ | OYUNCULAR |
Beş kardeşin abisi, annesi, babası, her şeyi… Mahallenin balıkçısı. Yıllarca, dükkanından kazandığı paralarla kardeşlerine baktı. Daha uzun yıllar da bakacak gibi görünüyor. Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi. Hepsini okuttu, sınav çıkışlarında bekledi, ateşlenince alınlarına sirkeli bezi o koydu… Kardeşlerin abileri olmadı mı elleri ayakları birbirine karışır, işleri ters gider, hayat manasını kaybeder.
Evin, ütüsü, çamaşırı, bulaşığı, temizliği hep ondadır. Kardeşlerine çeki düzen verir, dertlerine mantıklı çözümler bulur, sonra da onları her sabah o kapıdan hayatın içine salar.
Sait, fedakar bir anne babanın toplamı kardeşleri için. Kardeşleri, "arkamda kapı gibi abim var" diye tembelleşsinler istemediği için disiplinlerini de sıkı tutuyor çocukların.
Tertemiz bir adam. Kontrolcü, düzenli, ahlaklı. Sözünün eri. Kardeşlerinden müteşekkil ailesinin dertleriyle uğraşırken, Sait bir küçük aralık bulup evlenip barklanamadı. Ama kalbinde kapanmayan bir aşk yarasıyla yaşadı senelerce. O tek aşk, Fahriye. Onu bırakıp giden Fahriye. Ardına bile bakmayan Fahriye. Ama yeni bir gelişmeyle, artık o yaraya bir deva bulmak kararında.
Beş kardeşin ortancası, şöhret rüyaları göreni, en hayalcisi. Popüler hayaller bunlar… Küçükken babasının Zeki Müren, Müzeyyan Senar plaklarına sarılıp uyurdu. Elinde saç fırçasıyla ayna karşısında şarkı söylemeyi kim icad etmişse, büyük adamdı. İnsan, yeteneğini bir şekilde farkedecek…
Ondaki müzik yeteneğini kimse keşfedemedi ama o kendinde varolan cevherin farkında. Şahane ve farklı bir sesi olduğunu düşünüyor. Bir gün albüm çıkaracak mutlaka.
Hayallerinin birkaç metre uzağında sadece. Gerçekten öyle. Çünkü eski usül bir taverna kapısında güvenlik işi yapıyor. Taverna, abisinin eski arkadaşı ama aynı zamanda husumetlisi Kudret'in.
Orhan, tavernanın piyanist şantörü Taşkın'a sinir oluyor. Ondan çok daha yetenekli olduğunu düşünüyor. Gündüzleri, Taşkın'ın tavernada bulunmadığı zamanlarda, Taşkın'ın orguyla egzersizler yapıp, kendini geliştirmeye çalışıyor.
Beş kardeşten en sakin, en efendi, en Allah'a yakın olanı. Mahallenin imamı. Müezzin atanamadığı için müezzini de. Gerçi beter bir sesi var ama olsun; kalbi temiz ve sorumluluk sahibi. Beş vakit vicdanlı ve yalansız.
Sakin, sessiz bir adam. Hiçbir kardeşine kıyamaz ama abisinin yeri başka. Abisinden ödü patlar. Sait'in de en aklı başında bulduğu kardeşi, evdeki yardımcısı. Hiç aşık olmadı, nasıl bir duygudur bilmiyor. O, ulvi meselelerin adamı ne de olsa. Aşık olduğunda, bütün dünyası altüst olacak.
Turgut'tan bahsediliyorsa, onu birinden ayırmak pek mümkün değildir. Osman Amca. Osman Amca, Turgut'un yardımcısı. Caminin yanındaki müştemilatta yaşayan bir adam. Caminin demirbaşı gibi. Kulağının neyi duyup, neyi duymadığı bir muamma olan Osman Amca'yla Turgut ayrılmaz bir ikilidirler.
Beş kardeşin en duygusalı, gözü yaşlı olanı, romantiği, eli kalem tutanı. Nazım şiir sever, şiir seveni daha çok sever. Geceleri odasından daktilo sesleri eksik olmaz. Ama gündüzleri, çalıştığı gazete için canla başla adliye haberleri peşinde koşturmakla geçer. Yarısını da elinden kaçırır. Çünkü ruhu şiddet için değil, duygulu hikayeler için yaratılmıştır Nazım'ın. Bir gün o büyük haberi yakalayıp rüştünü ispat edeceğinden emin. Ama o büyük haberin peşinde sürükleneceği yerleri, Nazım'ın zayıf sinirleri kaldırabilecek mi, orası meçhul.
Kardeşlerin içinde, Sait abisine en düşkün olan Nazım. Sait'i abisi değil, tam olarak babası yerine koyuyor. Bu yüzden Sait'in hayatındaki dalgalanmalar en çok Nazım'ı etkiliyor. Yaş sıralamasında Sait'ten hemen sonra gelse de, ailenin küçüğü olmaya müsait bir sinir sistemi var. Olaylar ters gitti mi, elinin ayağına dolanması, ve hatta düşüp bayılması an meselesi. Gazetecilik hayatı onu hiç beklemediği bir yola soktuğunda, bu kırılgan yapısı Nazım'ın en büyük sınavı olacak.
Sait'in yarası. Kudret'in acısı. Mahalleye dönüşü, bir sürü yıllanmış duyguyu tekrar harekete geçirecek. Fahriye, yıllar sonra mahalleye ve bu insanların hayatına geri döndüğünde yalnız değil. Bir de yanında çocuğu var.
Fahriye, anne olmayı bilmeyen bir anne. Yatılı bir Fransız okulunda okuyan kızıyla ortak bir dilleri, bir dünyaları yok. Bir yandan hayatlarını idame ettirmek için dik durmak, çok çalışmak zorunda; bir yandan da kızıyla ruhen tanışmanın zamanı geldi artık.
Fahriye, güçlü ve inatçı bir kadın. Çata çat, hazır cevap. Hiçbir kavgada altta kalmaz. Hele haklıysa. Sait'le kaldığı yerden devam eden bir sürü duygusu olsa da, biri açıkta. Öfkesi ve kıskançlığı. Çünkü geri döndüğünde artık sadece kendisinin taht kurduğu Sait'in kalbinde, şimdi bir de Canan var.
Annesi ve abisiyle bir sene önce, şimdi yaşadıkları mahalleye taşındılar. Kendi düzenlerinde, kendi dünyalarında bir aile. Ailenin babası, Canan küçük bir kız çocuğuyken ölmüş. Canan, baba ne demek bilmeden, bu duygunun özlemiyle büyümüş.
Abisi Hakkı, psikolojik bir hastalığı olan, tehlikeli görünümlü biri. Mahallede sırf bu algıdan ötürü saygı uyandıran, korkulu biri. Canan'sa, Hakkı'nın aksine, yumuşacık bir kadın. O mahallenin ortasında bir küçük hanımefendi gibi dolanıyor.
Sait, onda belli duyguları uyandırdı. Sait'in çalışkanlığı, temizliği, dürüst iş hayatı Canan'a babasını hatırlatıyor. İstavritle lüferi ayırdedemeyen Canan, balıkçı Sait'e en saf duygularıyla aşık.
Mahallenin görece en eli rahat, en nüfuzlu sakini. Çünkü bir taverna sahibi Kudret. Gazino değil, bar değil, meyhane değil. Taverna. Orhan'ın kapıda beklediği, Şevval'in sahne aldığı, 80'lerin ruhunu yaşatan bir küçük mekan.
Kudret de Sait gibi, mahallenin eskilerinden. O kadar ki, gençlik yılları Sait'le aynı kadına aşık olmakla geçmiş. Fahriye, Kudret'in de bir eski büyük yarası. Tam da bu yüzden, Sait'le tuhaf bir ilişkileri var. Aynı kadını sevmekten gelen bir düşmanlıkla, aynı kadın tarafından terk edilmiş olmaktan gelen bir dostluk. Bu dost-düşman karışımı hal, Sait ve Kudret'i birbirine anlaşılmaz bir biçimde bağlamış. Bir gün didişirken, ertesi gün dayanışma içine girmeleri mümkün.
Bir kötü adam değil Kudret. Sadece mahallenin kalanından bir parça ayrıksı. Kendini mahalleliden başka bir sınıftan gören bir hali olsa da, yine de mahallenin her türlü derdinin içinde. Özellikle Fahriye döndükten sonra. Kudret, Sait'in yaşadığı aşk üçgeninde, bir dördüncü olarak hep var olacak.
Kudret'in tavernasının güzel assolisti. Bu mahalleden çıkma, kendi çapında bir şöhret. Orhan'ın içten içe hayran olduğu taverna yıldızı. Aynı zamanda Fahriye'nin mahalleden çocukluk arkadaşı.
Güzelliğiyle doğru orantılı bir zekaya sahip olduğu söylenemez Şevval'in. Belki de bu yüzden, kötü niyetli değil. Zekası fettanlığa yetmiyor. Gençliğinde bir iki küçük oyun çevirmişliği varsa da, kötülüğünden değil. Kendini kurtarma çabasından hep. Bugün de geçmişte yaptıklarının vicdan azabını çekiyor. En çok da, kendine zamanında rakip gördüğü Fahriye'ye karşı.