Kader yaralar, aşk sarar...
Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.
Hayatın baştan kötü davrandığı iki yaralı Mehdi ve Zeynep ruh aidiyet hissini birbirinde bulacak ve zorlu bir aşkın efsanesini yazacak.
Zeynep, iki farklı hayatı ve ondan beklentileri bambaşka olan anneleri arasında sıkışıp kalmış, genç bir hukuk öğrencisidir. Bir taraftan öz annesinin fedakarlıkları altında ezilirken, diğer taraftan da öbür annesinin onun için kurduğu hayalleri sırtlanmaya çalışır. Yıllardır iki taraf arasındaki dengeleri korumaya çalışırken, Zeynep gerçekte kim ve hangi ailesinin kızı olduğunu sorgulamaya devam eder. Bu, Zeynep’in cevabını bir türlü bulamadığı, yegâne sorudur.
Mehdi, önce ailesinin sonra mahallesindekilerin sorumluluğunu üstlenmiş, herkesin güvenle sırtını yasladığı, cesur, fedakâr ama bir o kadar da yalnız bir adamdır. Herkesin sevgisini böylesine kazanmışken, bir annesininkine layık olamaz. Mehdi’nin içinde öyle bir boşluk oluşur ki, orayı da babasının intikamıyla doldurmaya çalışır. Annesi; oğlunu içine düştüğü karanlıktan kurtarmak için, bir an önce mahalleden biriyle evlendirmeye karar verir.
Zeynep’in doğum gününde, erkek arkadaşı Faruk’tan aldığı evlenme teklifi; aslında onu adım adım Mehdi’ye yaklaştırmaktadır. Artık öz annesinin fedakarlıklarının karşılığını ödeme vakti gelmiştir. Zeynep bir kez daha hayatın planlardan değil, başa gelenlerden ibaret olduğunu anlayacak, kaderi onu yeniden doğduğu eve sürükleyecektir. Mehdi ve Zeynep yaralarını beraber iyileştirmeye çalışırlarken, birbirlerinin evi olma yolunda da mücadele edeceklerdir.
